İstanbul
AA muhabirine konuşan uzmanlar, bu eğilimin, İsrail ordusunun operasyonlarını ve kamuoyu söylemini yeniden şekillendirdiğini, bunun da önemli siyasi ve bölgesel sonuçlara yol açtığını belirtiyor.
Siyasi analist Ori Goldberg’e göre, İsrail ordusunda dindar Siyonizm’in etkisi giderek artıyor. Goldberg, “İsrail Savunma Kuvvetleri’nde dindar Siyonistlerin etkisinin arttığını görüyoruz.” dedi.
İsrailli akademisyen Neve Gordon ise “Dindar Siyonistlerin ve özellikle Batı Şeria’dan gelen dindar ‘yerleşimcilerin’ İsrail ordusunun muharip birliklerindeki oranı son 20 yılda çarpıcı bir şekilde arttı.” diye konuştu.
Gordon, “Yıllar içinde dindar Siyonistler ordu içinde de rütbe atladılar ve şu anda tugay komutanları ve diğer yüksek rütbeli generaller de dahil olmak üzere pek çok subay ‘yerleşimci’ hareketinden geliyor.” ifadelerini kullandı.
İngiliz The Guardian gazetesinde kısa süre önce yayınlanan bir haberde, ordunun piyade subay okullarından mezun olanların yaklaşık yüzde 40’ının “artık Yahudi İsrail toplumunun yüzde 12 ila 14’ünü oluşturan ve siyasi olarak İsrail’in sağ ve aşırı sağ siyasi partileri ve gasp hareketiyle daha uyumlu olan ulusal bir dini topluluktan geldiği” belirtildi.
Orduda ve siyasette dini Siyonizm
Geçen yıl 7 Ekim’de Gazze savaşının başlamasından bu yana, askerlerin Filistinlilere karşı vahşet uyguladığına dair raporlar da ortaya çıktı. Bu durum, artan dinci Siyonist varlığının orduyu nasıl etkilediğini gösteriyor.
İsrailli akademisyen Gordon, bunun Gazze’deki çatışmaları etkilediğini ve dindar gaspçılardan oluşan bazı birliklerin, savaşçıları mı yoksa sivilleri mi hedef aldıklarına bakmaksızın hareket eden her şeye ateş ettiğine dair haberler ortaya çıktığını anımsattı.
Siyasi analist Goldberg de benzer bir gözlemde bulunarak, dini Siyonist etkinin en çok “Gazze’deki saha birimlerine ve bunların bozulan disiplinlerine bakıldığında” görüldüğünü söylüyor.
İsrailli komutanlar, askerlerine savaş suçu işlemesi için izin verdi
“Dünyanın en güçlü ordularından biri olduğu” söylenen İsrail ordusu, Gazze’de devam eden savaşta çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 39 binden fazla Filistinliyi öldürdü.
Hukuk uzmanları ve insan hakları grupları, İsrail güçlerini Gazze’de soykırım yapmakla suçlarken, ülkenin askeri personeli hakkında savaş suçu ve insanlığa karşı suç işledikleri gerekçesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde onlarca dava açıldı.
Gordon, çoğu dindar Siyonist olan sahadaki komutanların, askerlerine Gazze’de yaygın bir şekilde savaş suçu işlemesine izin verdiğini ifade ederek, “Bu, İsrail ordusu için büyük bir sorun çünkü üst komuta kademesi ile saha komutanları arasında gerçek bir uçurum oluşturuyor.” dedi.
Ordunun, Filistin topraklarının kamulaştırılmasını ve yerli Filistin halkına karşı gaspçıların şiddetinin harekete geçirilmesini aktif olarak desteklediğini dile getiren Gordon, bu etkinin Gazze’nin ötesine uzandığını söyledi.
Ancak Gordon, Gazze’de yaşanan soykırım şiddetini dindar Siyonistlerin güdümünde ve yönlendirmesindeymiş gibi görmenin de hata olacağına dikkati çekti.
“Dindar Siyonizm, İsrail’de kamusal ve siyasi söylemi ele geçirdi”
Gordon, dindar Siyonistlerin kuşkusuz siyasi ve askeri elitleri etkilediklerine işaret ederek, “Ama genel stratejiye karar verenler Başbakan Binyamin Netanyahu, Savunma Bakanı Yoav Gallant ve Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi. Bunların hiçbiri dindar değil.” ifadelerini kullandı.
King’s College London’da kıdemli öğretim görevlisi olan Andreas Krieg, dindar Siyonizmin, azınlık bir görüş olmasına rağmen İsrail’de kamusal ve siyasi söylemi ele geçirdiğini dile getirdi.
Krieg, “Çünkü en çok onların sesi çıkıyor ve belli ki artık parlamentoda, siyasette, yani İsrail’deki kamusal söylemde de destekleri var.” dedi.
Son 20 yılda Siyonizm’in giderek radikalleştiğini vurgulayan Krieg, başlangıçta çok daha seküler bir ideoloji olan Siyonizmin güçlü bir şekilde dini tonlara yöneldiğini kaydetti.
Bölgesel sonuçlar
Krieg, işgalin ve diğer askeri faaliyetlerin artık dini bir söylemle meşrulaştırıldığına dikkat çekerek, “İşgal ya da diğer askeri faaliyetler artık dini bir söylemle meşrulaştırılıyor. Yani İsrail ordusunun Batı Şeria’da ve Gazze’de yaptıkları, artık köktendinci bir çerçeveye oturtulmuş durumda.” dedi.
İsrail ordusundaki birliklerin daha dini bir karaktere büründüğünü ifade eden Krieg, “Bu tür birimler, din bayrağı altında hareket ediyor veya bu tür birimler haçlı seferine çıkan dini birimler haline geliyor. Gördüğümüz pek çok şeye, Gazze’deki Filistinlilerin şeytanlaştırılmasına, Filistinlilerin kamusal söylemde şeytanlaştırılmasına neden oluyor.” diye konuştu.
“Dindar Siyonistler tüm Orta Doğu için bir tehdit oluşturuyorlar”
Akademisyen Gordon ise dindar Siyonistlerle Orta Doğu’daki diğer köktendinci gruplar arasında paralellikler kurarak, bu grupların nihai amacının İncil’de bahsedildiği şekilde İsrail topraklarında bir Yahudi teokrasisi kurmak olduğunun altını çizdi.
Gordon, “(Dindar Siyonistler) İsrail toplumu için kesinlikle bir tehdit oluşturuyorlar. Ancak şunu da eklemek isterim ki tüm Orta Doğu için bir tehdit oluşturuyorlar. Çünkü iktidarda olmaları halinde tüm bölgeyi ateşe verecek politika ve uygulamaları hayata geçirmekten çekinmeyeceklerdir.” dedi.
Dini söylemler, Netanyahu Gazze’de yaptıklarını meşrulaştırmasına yardımcı oldu
Krieg’e göre dini söylemler, İsrail Başbakanı Netanyahu ve aşırı sağcıların Gazze’de yaptıklarını meşrulaştırmalarına yardımcı oldu.
Netanyahu hükümetinin eylemlerinin çoğunun dini bir çağrışımı olmasa da “dini anlatılar ve dinin sağ tarafından meşrulaştırıldığını” dile getiren Krieg, özellikle dindar Siyonistlerin İsrail’deki en gürültülü, en iyi örgütlenmiş ve en kolay harekete geçirilebilen grup olduğunu ifade etti.
Krieg, Netanyahu’nun son 15 yılda bu seçmen kitlesinden yararlandığını ve onları beslediğini kaydetti.
Dini Siyonizmin ordu içindeki yükselişi, Netanyahu hükümetinin Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich gibi aşırı sağcı politikacılar tarafından da destekleniyor.
Akademisyen Gordon, bu ikilinin yarattığı etkinin “sadece İsrail toplumu için bir felaket” olmadığını, amaçlarına ulaşmaları halinde “Ortadoğu’yu ateşe vereceği” uyarısında bulunuyor.